Türkiye’nin Hayvancılık Sorunu

Önsöz

“Türkiye’nin Hayvancılık Sorunu” isimli bu çalışmamda, bizi besleyen hayvanlar ile hor kullanılan topraklara ve sulara bir veteriner hekimin gözünden tercüman olmaya çalıştım.

Ülkenin kırında, tarlasında, ahırında, hayvanında, sofrasında, Tarım Bakanlığında ve yurt dışında gördüklerimden hareketle, demokrasi ile otoriterlik arasındaki salınımların bizi nerelere sürüklediğini anlattım. Demokrasi yerine, tek adama dayalı popülist (patrimonyal) rejimlerde ısrar etmemizin insana, kurumlara, toprağa, suya, bitkiye ve hayvana yansımalarını, dilim döndüğünce ortaya koymaya çalıştım.

Dünyada Sanayi Devrimi ve kentleşmenin üstünden iki asır geçti. Coğrafi yapımızı, iklimimizi, tarım ve hayvancılık kapasitemizi, nüfus sayımızı ve insan kaynaklı küresel iklim değişikliğinin ülkemizde nelere yol açacağını biliyoruz. Buna rağmen Bilişim/Teknoloji Çağı’nda arazi kullanım planlaması ve kullanımımız ile tarım ve hayvancılık anlayışımız, maalesef hala Neolitik Çağ’a ait.

Çağ atlamanın yol ve yöntemleri belli, önümüzde sayısız ülke örneği ve bilişim teknolojilerinden iyi düzeyde yararlanabilecek dinamik gençlerimiz fazlasıyla var. Ancak mevcut siyasal yapı, yapısı gereği yüksek oranda ekolojik güvenlik riski ile karşı karşıya olduğumuzu ısrarla görmemezlikten gelmektedir. Bu çalışmayla değişen bir şey olmayacağını bile bile herkesin bildiğini, herkese birde ben anlatmak istedim.

Toprağımız aç ve susuz, hayvanlarımız acı içindeyken biz barış içinde tok ve mutlu olamayız. Kavimler kapısı Anadolu’nun kapı zili durmaksızın çalıyor, ben yoksulluk, kıtlık ve göç kapıda diyorum.

Aralık 2022

 

Description