Başkent Ankara’ya Çeperinden Bakmak

ÖZET

Ülkenin temel sorunları, Tanzimat Dönemi’nden beri devlet koridorlarında üç aşağı beş yukarı bilinmektedir. Ancak çözümü yönündeki reformlar, her defasında “mış gibi” yapıldığı için sorunların kangrenleştiği, Başkent Ankara’nın baş ucundaki su yataklarında izlenmektedir. Türkiye topraklarının yüksek oranda tahrip edildiği ve insan kaynaklı küresel iklim değişikliğine bağlı olarak da büyük bir kısmının (2/3) çölleşme riski ile karşı karşıya kaldığına dair göstergeler uzaydan bile görünmektedir.

Başkent Ankara’nın yanı başındaki topraklarda, yasalar karşısında yurttaşların eşit olmama hali (taş-kum ocağı sahibi ile çoban gibi), yasaların uygulanmaması (çayır-meraların sürülmesi, ağaçlandırma sahalarının otlatılması), yürütmenin kalitesi (bilim, akıl, kamu hizmeti bilinci ve sorumluluğu yerine keyfiyet) gibi temel sorunlar sahada net olarak izlenmektedir. Yurttaşların sorunlarına, özgürce yüksek sesle sahip çıkmaması halinde, parasını verdiği kamu görevlilerinin çözümün bir parçası olamayacakları toprak yüzeylerindeki basılı resmi mühürlerden okunmaktadır.

Kamu yönetiminin arazilerin doğru, etkin ve sürdürülebilir kullanımında planlama, denetim ve gözetim gibi temel görevlerini objektif bir şekilde yerine getirmekten açık ara uzak durduğu gibi, aksine popülist uygulamalarla gıda ve su güvenliği riskini artırdığı görülmektedir. Başkent Ankara ile Berlin çeperleri, kamu yönetim kalitesini belirleyen demokratik devletle bürokratik devlet (kural koyucunun/devletin keyfi davranması,  neopatrimonyalizm) farkını açıkça ortaya koymaktadır.

Hakkında

ÖNSÖZ

Ankara şehir merkezinden yaklaşık 27 yıl boyunca çevreye baktım. İşim, Tarım Bakanlığı merkez teşkilatında bana sevk edilen evraklar üzerinden Türkiye hayvancılığındaki kimi sorunları görmekti. Gördüğüm, anladığım, yapabildiğim kadarda, evrak üzerinden çözümler geliştirmekti. 2019 yılında emekliliğe ayrılınca bu kez çalıştığım başkentin çevreden bakınca nasıl göründüğünü merak ettim. Bir nevi sembolikte olsa yıllar sonra empati yapma arayışı da denilebilir.

Kamu yönetişiminin karne notunu görmek için çokta uzaklara gitmeye gerek olmadığını, İzmir-Çeşme’den Ağrı-Doğubeyazıt’a, ABD-Washington’dan Litvanya-Vilnius’a kadar yıllarca yaptığım saha/kırları gözleme çalışmalarıyla tespit etmiştim. Ankara şehrini ve çevresini bir emlakçı veya rantçı gözüyle değil, ağaçlandırma sahalarında 25 yıldan beri çalışan bir çevre gözlemcisi olarak toprak, su, bitki (çalı, ağaç dahil) ve hayvan (insan dahil) etkileşimi üzerinden değerlendirmeye tabi tutum.

Yaptığım bu çalışmanın tahrip edilmiş çayır-meralara, sulara, topraklara, yosunlara, mantarlara, mikroorganizmalara, bitkilere, hayvanlara bir yararının olup olmayacağını bilmiyorum. Ancak tahrip edilen, yağmalanan yaşamların sesi olmak için alnımı temizleyecek kadar ter döktüğümü söyleyebilirim. Umudum, kendi ellerimizle kuruttuğumuz kırların, yaşam için mutlaka geri getirilmesi gerektiği anlayışının, burnumuzdan fitil fitil gelmeden, kafalara dank etmesidir.

Gelecek neslin hakları adını yaptığım bu çalışmayı, sahada bana daima göz kulak olan Sırdaşıma ve çoban çocuklara adıyorum.

 

veteriner hekim şahhüseyin mulaoğlu

Mayıs 2021