Önsöz
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlıklı bir insanın 1 kg canlı ağırlığı için günde yaklaşık 1 g protein almasını, 1 g proteinin de %42'sinin hayvansal kökenli proteinden oluşmasını önermektedir. Ülkemizde genel olarak beslenmenin tahıl ve süt ürünlerine dayalı olduğu söylenebilinir. Tahıl deyince buğday, süt ürünleri deyince de sütün %90'ından fazlasını karşılayan sığır akla gelmektedir.
"Türkiye'de 15 ve üzeri yaş bireylerde yoğurt-ayranı her gün tüketenlerin sıklığı % 51.3, peyniri her gün tüketenlerin sıklığı %73.9, tüketmeyenlerin sıklığı ise yoğurt-ayranda %1.3, peynirde %2.4 olarak saptanmıştır.
Son bir yıl içinde para ve diğer kaynakların yetersizliği nedeni ile yeterli gıda bulamayacağı kaygısı taşıyan bireylerin sıklığı %23.4, sağlıklı ve besleyici gıda tüketemeyenlerin sıklığı %22.7, tüketilen gıda çeşidinde azalma yaşayan bireylerin sıklığı %22.8, öğün atlamak zorunda kalan bireylerin sıklığı %13.1, gerekenden daha az besin tüketenlerin sıklığı %16.5, karnı aç olmasına rağmen yemek yiyemeyenlerin sıklığı ise %8.4’dür. Son bir yıl içinde aç olmasına rağmen ekonomik nedenlerle yemek yiyememe sıklığına bakıldığında %42.6’sı bazı aylarda ancak her ay değil yanıtı vermişlerdir. Son bir yılda para ya da diğer kaynaklar eksikliği nedeniyle tam bir gün yemek yemeyenlerin sıklığı %2.6’dır. Hanede gıdaların tükenme/ bitme sıklığı %16.2’dir" Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA), Sağlık Bakanlığı Yayın No: 1132, Ankara, 2019, https://hsgm.saglik.gov.tr/TBSA_RAPOR_KITAP_20.08.pdf
Sağlık Bakanlığının 2017 yılında yapmış olduğu "Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması" sığırcılığın soframızdaki yerini ve önemini fazlasıyla ortaya koymaktadır. Üstelik de 2017 yılından bu yana temel gıdaya ulaşımda durumun daha da kötüleştiği GSYH, ailelerin alım gücü, işsizlik oranları ve gini katsayısı göstergelerine bakılarak söylenebilinir.
Soframıza yaşamsal destek sunan sığırın ve yetiştiricisinin hak ettiği değeri aldığı kanısında değilim. Günümüzde sığır yetiştiricilerinin çoğu ortalama gelirin altında bir gelire sahip ve mevcut sığırlarımızın %90'nından fazlası refah yetmezliği yaşamaktadır. Bir başka ifadeyle çocuklar ihtiyacı olan proteini(aminoasitleri), sığırlar hak ettiği bakımı, yetiştiriciler de emeğinin karşılığını alamamaktadır. Bu alamama halinin nedenlerini "Türkiye'nin Hayvancılık Sorunu" isimli çalışmamda etraflıca ele aldım.
Ülke olarak beslenmek için hayvanı, hayvanı beslemek için bitkiyi, bitkiyi beslemek için de toprağı beslemek gerektiğini umursamıyoruz. Maalesef toprak ve su kaynaklarımızı kıtlığa yol açacak bir biçimde hoyratça kullandık. Üstelik ders almamaya yemin etmişçesine, tam gaz hoyratlığa da devam ediyoruz.
Hayvanın barınak, bakım, besleme ve sağlığı ile ilgili birbirine taban tabana zıt kanıta dayalı olmayan bilgiler, fikirler ve yorumlara ait medya/yayın içerikleri sıklıkla yetiştiricileri hatalı davranışlara yönlendirmekte, şüpheye ve kararsızlığa düşürmektedir. Şarlatanlar ve cambazların durmaksızın yetiştiricilere verdiği vaazlar, digital meydanların başköşesinde durmaktadır. Bilgi kirliliği veya dünyada gün geçtikçe hızla çoğalan nitelikli bilgiden yeterince yararlanamama hali çevreye, hayvana ve de halka zarar vermektedir. Bu bağlamda hayvan bakım, besleme ve sağlığı araştırma verileri ışığında, bölge-iklim koşullarına uygun "Hayvan Bakım ve Besleme Rehberi"nin hazırlanması, türe, yaşa, fizyolojik duruma özel yetiştirme önerilerinin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, Tarım Bakanlığı organizasyonunda bilimsel veriler ışığında hazırlanıp yılda bir de güncellenecek olan "Hayvan Bakım ve Besleme Rehberi"nin çevre, yem, bakım ve beslenme alanına ilgi duyan profesyonellere ve tüm yetiştiricilere hayvanların yeterli, dengeli, sağlıklı ve ekonomik bir biçimde besleyebilmelerine ciddi oranda destek olacaktır. Bu desteğin de doğal olarak halkın sofrasına olumlu yansıması beklenilir.
Ben "Süpermen" veya her şeyi bildiğini sanacak kadar cahil değilim. Yazdıklarımın en az 3-5 fakülteden 25-30 faklı konu uzmanın ele alması gereken boyutta konular olduğunu farkındayım. Ancak Tarım Bakanlığı çalışma döneminde gelişmiş ülkeler ile Türkiye'nin hayvancılık uygulamaları arasındaki farkı gördükten sonra, kahve köşelerinde söylenmek yerine, eksik gedikte olsa söylem geliştirmenin daha doğru olacağına karar verdim. Bu yolla kendimce çevre, sığır sağlığı ve refahı ile halk sağlığının korunmasına bir süt damlası kadar da olsa katkı sunmak istedim. şahhüseyin mulaoğlu, 26 Haziran 2023.
Etinden yararlanılmayan evcil hayvanların, tarih boyunca sahipsiz kalmasına bağlı oluşan sorunların muhtemelen 10.000 yıldan fazla tarihi vardır. Bir çok coğrafyada çeşitli nedenlerle etinden yararlanılmayan verimden veya güçten düşmüş hayvanlar sokağa veya yabana bırakılmakta yada kedi-köpek gibi hayvanlar çeşitli nedenlerle bazen sahiplerini terk edebilmektedir. Çevreye bırakılan veya sahiplerinden ayrılan bu hayvanlar, zamanla kontrolsüz bir biçimde üreyerek kamusal hayatı etkileyebilmektedir.
Yaptığım çalışma, Türkiye’nin yaklaşık 200 yıldan beri sokaklarda kontrol altına almaya çalışır gibi yaptığı, haliyle de bir türlü kontrol altına alamadığı başıboş kedi-köpeklere genel yaklaşımını ele almaktadır.